Özgürlük Gündemi, Türkiye’nin hukuk, ekonomi, sivil özgürlükler ve bireysel haklar alanını geniş bir yelpazede inceleyen ve iki haftada bir yayımlanan bir bülten. Özgürlük Araştırmaları Derneği tarafından yayımlanan Özgürlük Gündemi’nde akademisyenler ve alanlarında uzman yazarlar tarafından kaleme alınan gündeme ilişkin yazılar yer alıyor.
Editörlüğünü Prof. Dr. Mustafa Erdoğan’ın yaptığı Özgürlük Gündemi’nde bu hafta Doç. Dr. Ali Rıza Çoban “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Yalçınkaya Kararı” başlığını, Ömer Faruk Şen “Sekiz Milletvekiline Ait Fezlekeler Meclis’e Sevk Edilmesi” ve Ekonomist Enes Özkan da “Merkez Bankası Başkanının Sunumunda Enflasyon Öngörüleri” başlıklarını merceğe aldı.
Editör Prof. Dr. Mustafa Erdoğan bu hafta, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Anayasa değişikliği meselesini gündemine aldı. Erdoğan, AKP’nin 2017’de kendi inisiyatifleriyle yapılan demokrasi-kusurlu anayasa değişiklikleri ve onu izleyen anayasacılığın ruhuna tamamen ters otoriter uygulamadan sonra, AKP-MHP ittifakının öncülük edeceği bir ‘’yeni’’ anayasadan kuşku duymaya herkesin hakkının olduğunu söylüyor. Mustafa Erdoğan, “Özellikle de aynı konuşmada hedefin ‘’milletin temel değerlerine, kırmızı çizgilerine’’ ve (AKP’nin) ‘’Türkiye Yüzyılı hedefine uygun’’ bir anayasa olduğunun belirtilmesi ve ‘’cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi’’ dedikleri ucube modelin ‘’iki asırlık yönetim sistemi arayışımızın zirvesi’’ olarak nitelenmesi karşısında kuşkularımız daha da artmaktadır.
Bu durumda, aynı konuşmada ‘’millî’’ anayasa vurgusu yapılmasının, merkezinde kadın-erkek eşitliğini zayıflatmanın ve kadınlar için başını örtmenin norm haline getirmenin yer aldığı, muhafazakâr aile değerlerini veri alan bir anayasanın hedeflendiğinden korkulur” ifadelerini kullandı. Erdoğan ayrıca, ‘’millî’’ anayasa girişiminin diğer amaçlarının arasında cumhurbaşkanlığını daha da güçlendirmek ve denetim işlevi zaten büyük ölçüde zayıflamış olan Anayasa Mahkemesi’ni büsbütün etkisizleştirmek de olduğunu belirtiyor.
Doç. Dr. Ali Rıza Çoban ise, “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Yalçınkaya Kararı” başlığında AİHM’in, darbe teşebbüsü sonrasında terör örgütü üyeliği iddiasıyla yürütülen yargılamalar sonucunda verilen mahkûmiyet hükümleriyle ilgili Yüksel Yalçınkaya başvurusuna ilişkin ilkesel kararını değerlendirdi. AİHM, “ByLock kullanmak” ve “Bank Asya’da hesabı olmak” suçlamalarıyla mahkum olan öğretmen Yüksel Yalçınkaya’nın açtığı bireysel davada Türkiye’i mahkum etmişti. Çoban, verilen kararın, sonuçlanmış veya halen devam etmekte olan ‘’FETÖ/PDY’’ yargılamalarını etkileyeceğini zira Strasbourg Mahkemesi’nin 6. ve 7. maddelere ilişkin tespitlerinin, önündeki yaklaşık 8.500 başvurudaki benzer iddialar bakımından da sonuç doğuracağını ve potansiyel olarak yaklaşık 100.000 ByLock kullanıcısı hakkındaki yargılamalar açısından da geçerli olduğunu belirterek, bu sorunlara yol açan ihlâl bulgularının sistematik nitelikte olduğunu tespit etmiştir.
Çoban, “Sözleşmenin ağır ihlâline neden olan uygulamaların sona erdirilmesi için Mahkemenin bu bulgularının devam eden yargılamalarda dikkate alınması, kesinleşmiş kararlar açısından ise yeniden yargılama nedeni kabul edilerek yeniden yargılama yolunun açılması gerekir. Aksi tutum hem mağduriyetleri ağırlaştıracak hem de Türkiye’nin Avrupa Konseyi ve hür dünya ile ilişkilerini daha da bozacaktır. Eğer kararın gereği yerine getirilmezse tüm toplum bunun yaratacağı olumsuz sonuçlardan etkilenecektir” ifadelerini kullandı.
“Sekiz Milletvekiline Ait Fezlekeler Meclis’e Sevk Edilmesi” başlığıyla Ömer Faruk Şen, TBMM’nin açılmasıyla birlikte 8 milletvekiline ait dokunulmazlıkların kaldırılmasına yönelik fezlekelerin Meclis Başkanlığına iletilmesini gündemine aldı. Şen, “Türkiye’de uzun yıllardır gündemden düşmeyen ve siyasî iktidarın muhaliflerini cezalandırma tehdidine veya aracına dönüşen konuların başında milletvekilliği dokunulmazlıklarının kaldırılması girişimleri geliyor. Yargı bağımsızlığının iyice zayıfladığı son yıllarda Meclis’e gönderilen fezleke sayısının dramatik bir biçimde arttığını, başta iktidar partisi olmak üzere bazı partilerin de bu yöntemi agresif bir biçimde kullanmaya çalıştığını görüyoruz. Özellikle son iki dönemde milletvekilliği düşürülen vekil sayısı oldukça yüksek. Örneğin, 26. dönem milletvekillerinden 8, 27. dönem milletvekillerinden ise 5 tanesinin milletvekillikleri düşürülmüştü. Bunun dışında son örneğini Can Atalay’da gördüğümüz milletvekili seçilmesine rağmen tahliye edilmeyen ve yasama faaliyetlerine katılması engellenen milletvekilleri oldu.
Türkiye’de milletvekillerinin, dokunulmazlıkların kaldırılması girişimleriyle sistematik bir biçimde karşı karşıya kalması hukukun üstünlüğüne ve demokratik kurum ve süreçlere zarar vermektedir. Zira dokunulmazlıkların kaldırılması tehdidi altında çalışan milletvekilleri, parlamentoda etkin bir şekilde görev yapma yeteneğini kaybedebilir, temsil ettikleri seçmenlerin taleplerini etkili bir biçimde dile getirmelerini kısıtlayabilir. Demokratik sistemler, farklı seslerin ve görüşlerin duyulduğu yerlerdir. Dokunulmazlıkların kaldırılması, özellikle muhalif sesleri susturarak demokrasinin çoğulculuk ilkesini tehdit eder. Öte yandan bu sürecin keyfi ve öznel bir şekilde yürütülmesi, hukukun üstünlüğü ilkesini zayıflatmaktadır. Adaletin tarafsız ve bağımsız bir şekilde işletilmediği algısı, toplumun halihazırda düşük olan adalet sistemine güvenini iyice düşürebilir” diye belirtti.
Ekonomist Enes Özkan da “Merkez Bankası Başkanının Sunumunda Enflasyon Öngörüleri” başlığında Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Hafize Gaye Erkan 3 Ekim 2023 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonu’ndaki sunumuna değindi. Gaye Erkan’ın sunumunda, küresel ekonominin değerlendirmesi, enflasyon ve para politikalarından bahsettiğini söyleyen Özkan, “Sunumun TCMB’nin sitesinde yayınlanan versiyonuna baktığımızda küresel ekonomiye ilişkin verilerin oldukça kapsamlı bir şekilde değerlendirildiğini görüyoruz” dedi.
Özkan yazısında şu ifadelere yer verdi: “Hefledikleri şeye ulaşmak için özellikle kredi büyümesi çok önemli bir nokta. Şimdiden kredi büyümesinin dengelenmeye başladığı sunumdan anlaşılıyor. Tabii miktarsal sıkılaşma ve Türk Lirası’nın değerinin stabilizasyonu için KKM’den (Kur Korumalı Mevduat) çıkış önemli bir yer tutuyor. Sunumda da 22 Eylül 2023 itibariyle son 4 haftada KKM’nin azaldığı ve tasarruf sahibinin Türk Lirası vadeli mevduata yöneldiği özellikle belirtilmiş.
Merkez Bankası rezervlerinin yükselmeye ve Türkiye’nin kredi risk priminin (CDS – Credit Default Swap) düşmeye başlaması da sunumun yine bir başka önemli vurguları olmuş. Tabii bu vurgulanırken brüt rezerv yani swaplar yoluyla elde edilen yabancı paralar üzerinden bir grafik hazırlanmış. Piyasaların dikkatle izlediği swaplar hariç net rezerv konusuna ise değinilmemiş. Nihayetinde sunumun sonundaki genel değerlendirme kısmında dezenflasyon için Haziran 2024’e kadar bir geçiş dönemi olacağı, takip eden bir yılda yani Haziran 2025’e kadar dezenflasyon sürecinin sonlanacağı belirtilmiş. Sonraki dönem ise istikrar dönemi olarak adlandırılmış.”
Yeni bir Özgürlük Gündemi’nde buluşmak üzere.
Özgürlük Gündemi tamamı buradan okuyabilirsiniz.