Bir hayata dokunduğunuzda, değişimin bir parçası olup da bir hikayenin içinde yer aldığınızı hissedebildiğinizde sizin de motivasyonunuz artıyor, doğru yoldayım diyorsunuz… Habitat Derneği olarak Coca-Cola Türkiye, İstanbul Teknik Üniversitesi ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ortaklığı ile girişimcilik alanında hayata geçirdiğimiz “Kız Kardeşim Projesi” de bizi gururlandıran, mutlu eden, corona günlerinde yüzümüzü gülümsetebilen başarı hikayelerinin sevincini yaşamamızı sağladı.
2019 yılının Eylül ayında bin bir çeşit lezzetine güvendiğimiz “Anadolu’nun girişimci kadınlarına” bir çağrıda bulunmuştuk. Lezzetine güvenen onlarca kadın projeye başvurmuştu. Zorlu bir elemenin ardından 11 şehrimizden 11 girişimci kadın işletmelerini yenilemek ve geliştirmek için hibelerini kazanmıştı.
Şimdi sizinle “Kız Kardeşim Projesi Yerel Lezzet Hibe Programı”na Marmaris’ten katılan girişimci kadınlarımızdan Tuba Yılmaz’ın ve işletmesi “Sarma Bahçe Ev Yemekleri”nin bizi umutlandıran hikayesini paylaşmak istiyoruz.
Kendisinden bu sürecin hikayesini dinlemek istediğimizde “Nereden başlasam” dedi önce… Onunla konuştukça anladık ki bir işletmenin hikayesi bir insana, bir insanın hikayesi ise doğduğu güne kadar uzanıyor. Böylece doğduğu, büyüdüğü kentten eğitim aldığı üniversiteye, aldığı önemli kararlardan başına gelen üzücü olaylara kadar her şeyi öğrenmiş oluyoruz. Şimdi sıra O’nun hikayesini paylaşmakta!
Tuba üniversiteyi Hacettepe’de okumuş, Almanca Öğretmeni olarak mezun olmuş, mesleğini kısa bir süre yaptıktan sonra da öğretmenlik bana göre değil diyerek Ege Üniversitesi’nde tekstil üzerine ihtisas yapmaya karar vermiş. Bu sırada çocukluk aşkıyla evlenmiş ve bir çocuk sahibi olmuş. Okul bitince İzmir’de bir tekstil fabrikasında çalışmaya başlamış. Ancak eşi Marmaris’te çalıştığı için O da ailesiyle Marmaris’e doğru yola koyulmuş. Sonra ikinci çocuğunu da kucağına almış. Tüm uğraşı çocukları olmuş bu dönemde. Ama Tuba, okuyan ve çalışan bir kadın olarak yerinde duramamış. Ve çocukluğundan beri tutkuyla yaptığı işe tutunmuş, başlamış yemek yapmaya. Evde tek başına açtığı mantılar önce eşin dostun buzluğunda yer bulmuş. Mantının lezzeti dillere destandır ama bir o kadar da zahmetlidir. Hatta Anadolu’da böyle zahmetli yemekler tek başına yapılmaz. İmece usulü doldurulur dolaplar… Bir komşudan diğerine gidilip açılan yufkalar tek tek çimdiklenir.
Tuba ise bu zahmetli işi bir başına göğüslemiş. Günde altı kilo mantı açar olmuş. Çocukları büyüyüp de okullarına yerleşince artık bir mekan açmalıyım demiş kendisine. Mandalina ağaçlarının altında küçük bir dükkan tutmuş. Önce bir çalışan, bir kaç kap yemek ve aile desteğiyle başlayan serüven artan iş kapasitesi ile doğru orantılı olarak 4 kadın çalışan ve her gün pişen 15 çeşit yemekle 8 yılı aşkın süredir ağızları tatlandırmış.
Böyle başarı hikayelerini dinlerken hep şu cümleyi duyarız: “Çocukluğumdan beri tutkumdu.” Tuba da öyle başlıyor bu bölümü anlatmaya. Ve babasının ona daha ufacık bir çocukken verdiği “karnıyarık yapma” görevinden bahsediyor. Görevler o kadar lezzetli ki bir sonraki durağımız “kabak dolması”. O çocukluktan bu yana yemek yapmayı nasıl sevdiğini anlatırken ben biraz tarif almaya, “Biz onu böyle yaparız, siz nasıl yaparsınız?” diyerek tüyolar almaya çalışıyorum.
Sonra benim için en merak uyandıran kısıma geliyoruz. Kokular! Soruyorum hemen Tuba’ya… Sarma Bahçe nasıl bir yer? Oraya gelsek burnumuza hangi kokular çarpar? Tuba’nın gözleri ışıldıyor ve başlıyor betimlemeye “Burası mandalina ağaçlarının arasında, yeşilin içinde, mavi, kırmızı ve beyaz renklerin olduğu bir bahçe. Bahar ayında çiçek kokusundan oturamazsınız. Adeta açık hava parfümü! Yemek yemeğe gelenler uzun uzun oturur, keyfini çıkarır” diyor. O anlatırken yaptığı zeytinyağlıların kokusunu duyuyorum sanki, limon damlacıkları yüzümü ferahlatıyor, bahar ayında mis gibi portakal çiçeği kokan masaları gözümde canlanıveriyor.
Ancak her hikaye sorunsuz devam etmiyor. Tuba önce geçirdiği bir kaza sonucu bacağını 15 yerden kırıyor ve bir sene süren tedavi sürecinin sonunda bacağını kaybetmenin eşiğine geliyor. Bu süre içerisinde işletmesinde çalışan kadınların Sarma Bahçe’ye sahip çıkışlarını ve uzaktan işletmesini nasıl yönettiğini de anlatıyor. Ayakta kalmanın, ayakta tutmanın tüm anlamı ve içtenliğiyle bu dönemi yol arkadaşlarıyla birlikte atlatıyor. Atlatıyor ama bu zor dönem öyle hemencecik bitmiyor. Ardından 2018 yılında kardeşini kaybediyor. İnsan çok sevdiği birini kaybedince o sevginin ağırlığı çöker elbette üstüne. O da aylarca evden çıkamıyor ama bir yandan hayata devam etmesi gerektiğini de biliyor.
Tam bu toparlanma sürecinde bir telefon alıyor. Telefondaki ses “Kız Kardeşim Projesi”nden bahsediyor. Belki biraz da bulunduğu ruh halinden ötürü “Yapamam” diyor önce. Telefondaki ses ısrar edip “Yarım saatte başvurunuzu yaparsınız” deyince Tuba ikna oluyor ve iki günlük çalışma sonucu fotoğraflar çekip, yazılar hazırlayıp özenle başvurusunu gönderiyor.
Kız Kardeşime başvurmadan önce aklımda hep bahçeye bir tente yaptırmak vardı diyor. Hibeyi kazanınca pandemiden hemen önce tenteyi yaptırıyorlar bahçeye. “Sarma Bahçe genişledi, aydınlandı” diyor… Yüzü hep ışıl ışıl, mücadeleci, hayallerini gerçeğe dönüştürmeyi kafasına koymuş bir kadın! “Karantinada ne yaptınız?” diye soruyorum. Hepimizin evlere kapandığı o günleri tadilat yaparak geçirdiklerini ve Sarma Bahçe’yi güzelleştirdiklerini anlatıyor. “Verimli geçirdik zamanımızı yapmak istediğimiz tüm değişiklikleri yaptık” diyor Tuba bu dönemi anlatırken.
Ufuk açan, kendisine ve işletmesine sürekli yeni şeyler katan eğitimlerimize katılmaktansa çok mutlu. Sonra devam ediyor anlatmaya… Tam aklımızda kooperatif fikri vardı ki derken “Yeni Normalde İnovatif Çözümler Hackathonu”ndan haberdar olduk ve yeni bir heyecanla ona katıldık” diyor. Orada kendisi gibi güler yüzlü, yüksek enerjili beş kadınla birlikte hayata geçirmek istedikleri fikirlerini ete kemiğe büründürmek için çalışıyorlar. Ve az şeyde başarmıyorlar ki Hackathon’da üçüncü oluyorlar. Tuba bunu anlatırken “tam ihtiyacımız olan zamanda ihtiyacımız olan motivasyonla karşılaştık” diyor. Yanındaki kadınları cesaretlendirdiğini bu enerjinin kartopu gibi büyüyüp gittiğini anlatıyor. “Kız Kardeşim Projesine seçilmek bizi daha görünür yaptı, bir nevi tescillenmiş olduk.” diyor. Enerjisini, işine olan sevgisini, azmini çevresindeki kadınlara bulaştırmak için de çabalıyor bir taraftan.
Biz de kazanılmış Kız Kardeşler olarak Sarma Bahçe’nin o mis kokulu portakal çiçeklerinden başımıza taç yapma düşleriyle ve aldığımız kabak çiçeği dolması sözüyle bitiriyoruz sohbeti… Ve son sözü ilham olması için Tuba’ya bırakıyoruz.