SEFiA’dan Yeni Rapor: Türkiye Çelik Sektörü Raporu: Üretim, Ticaret ve Karbonsuzlaşma Süreci

Sürdürülebilir ekonomi ve sürdürülebilirliğin finansmanı alanlarında bağımsız çalışmalar yürüten Sürdürülebilir Ekonomi ve Finans Araştırmaları Derneği (SEFiA), yayınladığı yeni raporda Türkiye çelik sektörünün düşük karbona geçiş sürecini analizi ederek sektörün eğilimlerini, darboğazlarını ve fırsatlarını ortaya koydu.

Raporun öne çıkan bulguları aşağıdaki gibidir:

Türkiye, 35,8 milyon ton çelik üretimi ile dünyada yedinci sırayı alarak önde gelen ülkeler arasında yer almaktadır. COVID-19 küresel salgınının olumsuz etkileri hissedilirken Türkiye, çelik üretimini bir önceki yıla göre %6 artırarak, 2020 yılı itibari ile 35,8 milyon tona ulaştırmayı başarmıştır. Böylece İran (%13) ve Çin’in (%7) hemen ardından, en büyük 10 çelik üreticisi arasında üçüncü en yüksek artış oranını kaydetmiştir.

Türkiye’nin çelik ihracatında Avrupa Birliği üyesi ülkelerinin payı 2020 yılında %40’a ulaşmıştır. Bu pay, 2010-2016 döneminde ortalama %16 iken 2017-2020 döneminde %25’e yükselmiştir. AB tarafından bakıldığında ise Türkiye, AB’nin çelik ithalatının %12’sini karşılamaktadır ve ihracatının %20’sine pazar oluşturmaktadır.

Küresel çeliğin %70,7’si kömüre dayalı BOF (yüksek fırın-bazik oksijen fırını) ile üretilirken Türkiye’nin çelik üretim kapasitesi %75 oranında EAF (hurda çeliğe dayalı elektrikli ark ocakları) kaynaklıdır ve bu yapı Türkiye çelik sektörünün düşük karbona geçişinde bir avantaj olarak görülmektedir. Böylece Türkiye, Avrupa Birliği’nin diğer büyük çelik ihracatçılarına kıyasla, karbon verimli bir çelik üreticisidir. Türkiye’nin çelik üretiminin karbon yoğunluğu, üretim kapasitesinin %75 oranında EAF’ye dayanması sayesinde, AB’nin sektördeki diğer iki önemli ticaret ortağı olan Çin ve Ukrayna’nın emisyonlarının kabaca yarısı kadardır.

Fakat tüm bu olumlu şartlara rağmen,

o   Çelik sektörü, Avrupa Yeşil Mutabakatı kapsamında Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizmasının hedef aldığı öncelikli sektörler arasında yer almaktadır. Türkiye’nin çelik sektöründeki en önemli ticaret partnerinin AB olduğu düşünüldüğünde; planlı bir karbonsuzlaşma patikası izlenmediği durumda Türkiye’nin avantajlı pozisyonunu kaybetmesi  olası görülmektedir.

o   Türkiye’nin çelik üretiminde ortalamada sahip olduğu bu avantaja rağmen tesis bazında dönüşmesi gereken üreticiler mevcuttur. Türkiye’de faaliyet gösteren demir-çelik fabrikalarında, entegre BOF teknolojisine sahip demir-çelik üretim tesislerinin kapasite kullanım oranlarının EAF teknolojili tesislerdekine göre daha yüksek olduğu görülmektedir.


Rapor bulguları da göstermektedir ki;

Türkiye çelik sektörünün güçlü konumunu kaybetmemesi ve lider konuma geçmesi için kapsamlı bir dönüşüm planlanmalı ve bu plan tüm paydaşlar tarafından tutarlı bir şekilde uygulanmalıdır. Sektörün avantajını koruyacağı süreç, kapsamlı bir dönüşüm planı yapmak ve uygulamak üzere kullanmalıdır.


Türkiye Çelik Sektörü Raporu’na ulaşmak için
tıklayın.

Sabancı Vakfı Fark Yaratanlar Programı’nın 16. Sezon Başvuruları Başladı!
Sabancı Vakfı Fark Yaratanlar Programı’nın 16. Sezon Başvuruları Başladı!

Yorum Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Benzer Haberler