Koronavirüs salgını sürecinde sosyal izolasyon ve sokağa çıkma kısıtlamalarının halihazırda mevcut olan uygulama sorunlarını nasıl derinleştirdiğini hazırladığımız rapor ve bültenlerle paylaştık. Koronavirüs salgını şiddet önleme mekanizmalarını uygulamamak için bir bahane olarak kullanıldı. Uygulama sorunları salgın öncesinde de olduğu ve ortadan kaldırmak için çalışma yapılmadığı için normalleşme bu sorunları ortadan kaldırmadı. Kadınlar Haziran ayında da ALO 183’e ulaşmakta güçlük çektiler. Hatta pek çok alanda normalleşme hızla gerçekleşirken şiddeti önleme mekanizmalarının çalışmasında aynı hızın önceliklendirilmediğini görüyoruz.
İstanbul Sözleşmesi’nde de ısrarla vurgulandığı üzere devletin şiddete karşı önleyici ve koruyucu tedbirler alması kadınların şiddetten uzaklaşabilmeleri hatta kimi zaman can güvenlikleri için elzem. Bunu gerçekleştirmek için yasa ve yönetmelikler aracılığıyla gerekli sistem kurulmuş olsa da uygulanmasının sağlanmasında siyasi irade eksikliği olduğunu her dönem görüyoruz. Buna bağlı olarak da uygulamalar keyfi ve tutarsız bir şekilde yapılıyor, uygulayıcılar yasal yükümlülüklerini yerine getirmeyebiliyor. Örneğin sık sık karşılaştığımız, kolluk kuvvetlerinin işlerini yapmaması ya da kadınları yanlış bilgilendirme cesaretine sahip olmalarının ardındaki temel neden, herhangi bir yaptırımla karşı karşıya kalmayacaklarına olan güvenleridir. Kadınlar genellikle başlarına bir şey geleceğinden korktuklarından, adaletin yerini bulmayacağını düşündüklerinden ve şiddetten uzaklaşmak acil gündemleri olduğundan bu görevlileri şikayet etmiyor. Bu nedenle kayıtlara geçmeyen kötü örneklere göz yumulmaya devam ediliyor.
Sığınaklarla ilgili çok ciddi sorunların yaşandığına tanıklık ediyoruz. Hali hazırda sığınak sayı ve kapasiteleri olması gerekenin çok altında ve sığınaklarda verilen destekler oldukça yetersizken gizliliğe dair ortaya çıkan açıkların sonuçlarını yalnızca bize başvuran kadınlardan değil, medyadan da takip etmek zorunda kalıyoruz. Sığınak kabullerinde fiziksel şiddet delili aranması, 12 yaşından büyük oğlan çocukların sığınaklara alınmaması ve bu durumlara alternatif çözüm üretilmemesi kadınların başvurularını zorlaştırıyor. Üstelik karakollarda polislerin kadınlara sığınaklara dair yanlış bilgi verebildiklerini hatta geri gönderebildiklerini öğreniyoruz. Halbuki sığınak başvurusu olan bir kadın herhangi bir nedenle sığınağa alınamıyorsa dahi geri gönderilemez, ihtiyacına yönelik bir çözüm geliştirilmesi zorunludur. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı hiçbir kadının geri gönderilmediğini söylerken kadınların deneyimlerinin farklı olduğunu görüyoruz. Bu farklılığa neden olan, Bakanlığın uygulamalarının dışına çıkan görevlilerin tespit edilmesi ve bu sorunun ortadan kaldırılması kadınların can güvenliği için öncelikli bir meseledir.
6284 sayılı Kanun ve İstanbul Sözleşmesi kadınların şiddetten uzaklaşabilmeleri için mekanizmalar önermektedir. Ayrıca her ikisi de kadınların maruz kaldığı şiddetin adını koyarak şiddetin suç olduğunun altını çizen ve devletin bu konudaki sorumluluklarına işaret edilen metinlerdir. Uygulamadaki dirençlerin kadınların şiddeti hak ettiği düşüncesinden beslendiğini gözlemliyoruz. Bu nedenle 6284 sayılı Kanun ve İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanmasında ısrar etmek ve görevlilerin keyfi davranışlarının önünü kesmek devletin kadınlara karşı yükümlülüğüdür.
Haziran ayında Mor Çatı’dan destek alan kadınların deneyimlerinden bir kısmını ve gözlemlerimizi aktarıyoruz:
Bir kadın kocasının şiddet uygulaması üzerine polis çağırdığını, polisin gelip herkesi karakola götürüp ifadelerini aldıktan sonra çocuğu ile birlikte kendisini evine bıraktığını ve polisin kendisine koruma kararının bir hafta sonra geleceğini söylediğini aktardı. Polisin kadına koruma kararı hakkında yanlış bilgi verdiğini anladık. Kadın bu olayın ardından kocasının serbest bırakıldığını ve sabah eve geldiğini paylaştı. Kocasının eve geldiği andan itibaren yine şiddet uygulamaya devam ettiğini ve kadının ayağını zedeleyip dizinden aşağısının alçıya alınmasına neden olduğunu paylaştı. Kadın darp raporlarıyla bir hafta sonra tekrar şiddet nedeniyle karakola gittiğinde polisin savcıyla yaptığı konuşmayı duyduğunu ve polisin savcıya “Savcı bey bu kadın iki kez geldi ve ayağını alçıya almışlar adamı ne yapalım” diye sormasına karşılık savcının “Adamı alın karakola, ifadesini alın, bağırıp gözünü korkutun. Tekrar yaparsan seni alırız deyin ve bırakın” dediğine tanık olduğunu paylaştı.
Şiddet uygulayan kocasından uzaklaşabilmek için karakola giden bir kadın, sığınağa yönlendirildiğini fakat karakolda çalışan, kocasının arkadaşı komiser tarafından sığınağın yerinin kocası ile paylaşıldığını aktardı. Bu nedenle kadın sığınaktan çıkmak zorunda kaldı.
6 yıldır çocuklarını göremeyen bir kadın, kendisini dinleyen bir savcının kararı sayesinde çocukları ile bir araya gelebildiğini aktardı. Uygulayıcıların kadınlardan yana karar almaları kadınların ve çocukların elinden alınan hayatları lehinde çok şey değiştirebiliyor.
Aile içi cinsel istismardan kurtulmak ve güvenli bir yere sığınmak için ilçe karakoluna giderek sığınak talebinde bulunan bir kadın, polislerin “Sığınaklara ciddi derecede darp görmüş ve çocuklu kadınlar kabul ediliyor” diyerek geri çevirdiğini aktardı.
Sığınak talebi ile karakola giden kadın, görevli polisin “Sığınaklarda yer yok, ne giren var, ne de çıkan. Hatta dün 2 çocuklu bir kadın geldi. Onu bile yol parası verip akrabasına gönderdik” diyerek sığınak talebini reddettiğini aktardı.
Bir kamu hastanesine kürtaj için başvuran bir kadın “Aile Planlama Merkezi” kapalı denilerek kürtaj başvurusunun reddedildiğini ve “182’yi ara hangisinde varsa ona git” dendiğini paylaştı. Bulunduğu ildeki tek Aile Planlama Merkezi’ne sahip bu hastanede poliklinik koronavirüs bahanesiyle kapatılmıştır. Kadınlar kamu hastanelerinde kürtaj haklarına erişemiyorlar.
Sosyal ve ekonomik destek için Sosyal Hizmet Müdürlüğüne başvuran bir kadın, bir köyde üzerine tapulu tarlası olduğu için sosyal çalışmacının kendisine yardım vermeyi reddettiğini ve “Köyüne git, burada yaşama” dediğini aktardı.
Babasının fiziksel şiddetine maruz kalan bir kadın yüzünde şiş ve morluklarla gittiğini karakolda “Ama seni öldürmemiş” denilerek destek verilmediğini, darp raporu için dahi yönlendirmediklerini aktardı. Birkaç gün başka karakollara da başvurması sonucunda rapor alabildiğini, bu defa suç duyurusunda bulunmak için adliyede oradan oraya yollandığını belirtti. Kadınla yaptığımız görüşmede kadına hakları konusunda bilgi verilmediği gibi şikayetten caydırmaya yönelik yanlış bilgi verildiğini öğrendik.
Can güvenliği için küçük bir şehre giden bir kadın tedbir kararı için 2 gün üst üste jandarmaya gittiğini, her defasında komutanın başka bir işi olduğu için kendisine ertesi gün gelmesinin söylendiğini aktardı. Kadınların can güvenliği ertelenebilecek bir konu değildir.
Kocasından şiddet gören bir kadın, ailesinin çocuk doğduğundan bu yana “Çocuğun var, yuvan yıkılmaz” diyerek destek vermediğini, en son kocası darp ettiğinde “Çocuğunu bırak gel” diyerek kendisini çocuğunu bırakma koşuluyla eve kabul edeceklerini söylediklerini aktardı. Kadının, ailesinden destek göremediği için şiddet gördüğü evde yaşamak zorunda kaldığını gördük. Bulunduğu ilçede iki kez karakola gittiğinde ise saatlerce bekletip, işlem yapmadıklarını ve işlerini bahane ederek sığınağa yönlendirmediklerini aktardı. Gidecek yeri olmaması, karakoldan destek görememesi ve kocası ile ailesinin peşinden gelmesi sonucu her defasında şiddet yaşadığı ve üstelik kovulduğu eve dönmek zorunda kaldığını paylaştı. Ailelerin kadınları desteklememesi kadınları yalnızlaştırırken görevlilerin kötü uygulamaları kadınların şiddetten uzaklaşma alternatiflerini ortadan kaldırıyor.
6284 sayılı Kanun kapsamında adli yardımdan yararlanmak isteyen bir kadın baronun adli yardım birimine başvurduğunda kendisine uzun bir gerekli belgeler listesi verildiğini aktardı. Kadının bulunduğu küçük ilde can güvenliğini tehlikeye atarak çeşitli kurumları dolaşmasına ve 12 bankadan belge istemesine neden olacak bir liste olduğunu gördük. Baro ile iletişime geçmemiz sonucunda kadına avukat ataması yapıldı. Bu örnek bize pek çok adli yardım biriminde 6284 sayılı Kanun’a uygun destek verilmediğini, her ilde farklı uygulamalar olduğunu bir kez daha gösterdi.
Kızı tecavüze uğrayan bir baba polise başvurduğunu ve konuştuğu polise “Senin kızının başına böyle bir şey gelse ne yaparsın” diye sormasına cevaben polisin “Gider kızın kafasına sıkarım” cevabı verdiğini aktardı.
Ailesinden şiddet gördüğü için sığınağa başvuran bir kadın, ailesinin evine çok yakın bir sığınağa yerleştirildiğini aktardı.
Adli Yardım’a başvurmaya çalışan bir kadın, kimseye ulaşamadığını ve en sonunda 2 ay sonrasına randevu verildiğini aktardı.